NE YERSEK OYUZ !!!

SİZ ONU ŞEKER Mİ SANDINIZ???

Ne yersek oyuz…

Doyuyoruz ama besleniyor muyuz?
Boş kalorili, toksik ve işlenmiş gıdalardan uzak duran bilinçli bireyler olarak, fermente ettiğimiz ve probiyotiklerle zenginleştirdiğimiz  çok değerli gıdalarla beslenirken bir soru sormamız gerekiyor.
Bu sebze ve meyvelerin yetiştiği toprak ne durumda acaba…
Canım Veysel’in sadık yari toprağa sadık kalabildik mi?
İhanetimizin bedelini mikro besin açlığı olarak her hücremizde hissetmiyor muyuz…
Biz kimyasal gübreler ve tarım “güya ilacı”=aslında zehiri ile endüstriyel tarım yaptırmazsak dünya aç kalır yalanlarına, gerçekten siz hala inanıyor musunuz ?Tonlarca zehirli kimyasalı satın almazsak parasız kalacaklar sadece ve sadece  bunları üreten ve satanlardır. Çöpe giden gıdalara engel olun yeter…
Yemezler!

Tarımda kırılma noktası, asıl olan toprağı beslemek yerine aslında bir sonuç olan bitkiyi beslemeye başladığımız andır.
Daha da acı olan bitkiyi beslerken, kullanılan ama tıpkı tarım ilacı gibi hem adı hem de kendi yanıltıcı ve zehirli olan kimyasal gübrelerler ile  toprağı gün be gün öldürmemizdir…
Bir avuç toprak içerisinde dünya nüfusundan daha fazla sayıda canlı bakteri vardır tabi  eğer o toprak henüz insan tarafından katledilmemişse. Ay pardon işlenmemişse, kelimeler de pek bir pozitif işlemek, kurtarmak üretmek vs. ama sonuç tam bir katliam…

Zanlı aramayalım, katiller çoktan mahkum edildi ama serbestçe aramızda dolaşmaktalar. Pek yabancı olmadığımız bir durum sanki…

NPK Gübresi adıyla satılan gudubet cinayetin baş katillerinden biridir. Arkadaşı Amonyum sülfat ki “şeker gübre” de denir. Malum “katil gübre” dense kim alır ki, fotoğrafını da koydum. Unutmayın şeker öldürür!

Milyarlarca insanı ve onu besleyen toprağı öldürmek için kalabalık bir ekip lazım. Öyleyse bu rezil cinayetin suç ortaklarını sayalım bir bir.
Kim uğraşacak solucan gübresi yada hayvan gübresi ile şimdi, televizyonda acayip bir diziyi aval aval seyretmek yada pişpirik oynamak varken. Ülke boyunca ,dönümlerce araziye traktörden yada sulama sistemiyle basıver düğmeye kimyasal zehirler anında toprakta. Sen de boş boş otur kahvede. Tarla da rüzgar var, soğuk yada sıcak var, çamur var yahu. Ne işin olur, yorulmadan bas gitsin kimyasalları.

Toprağımıza her türlü tuzlu kimyasalı verdik, suladık, bitki susadı içtikçe suyu, şişti, meyvesi de sulandı da sulandı, dipdiri,iri iri aman ne gösterişli. Ama kökler eğer kaldıysa bizi asıl besleyecek olan mikro besinleri alamadı, olsun gramajı süper, ağır çeker iyi fiyat alır, çok para kazanır bu içi kof şeyi üreten.

Yiyen mi…Hastalanır ilaç satarız. İlaç iyileştirmeli değil mi…

Sulu sulu sebzeler, meyveler eh tabi gelsin böcekler. Hay aksi kimse almaz bu kurtlu böcekli şeyi. Böcek ilacı ne demek, sanki böcekler hasta da ilaç veriyoruz. Biraz daha zehir, bolca ölüm ama adı ilaç, rahatız yani. Tabi mantar hastalığı olsun da istemeyiz, hop biraz daha zehir, pardon ilaç ayol ilaç o, yine yersen…Bir yağmur, iki sulama. Ne arı kaldı, ne toprağı havalandıran yüzbinlerce solucan yada milyarlarca bakteri…
Toprak hareketsiz, ölü gibi. Üzerinden yapay rengarenk bir canlılık fışkırmakta. Gözümüzü hasata ve gelecek paraya dikmişiz. Kim takar toprağı, gittiği yere kadar gider, benden sonrası tufan…

Can cekişiyor sadık yarimiz, cildi kupkuru, taşa döndü. Son bir hamle, biraz ayrık otu, biraz yabani turp, hodan. Hepsi toprağa can katan canlar. Aaa oldu mu ot bastı tarlayı. Zaten buğdayı da sapı uzun diye kısaltıvermiştik laboratuvarda. Gluten filan tavan yapmıştı ama olsun verimi çok. Al şu ot ilacını, siz anladınız tabi onun ilaç olmadığını ama ne ekenin ne satanın umurunda.

Toprak öldü, ne içinde ne üstünde güya beslediğiniz bitki dışında bir tek canlı bırakmadınız. Yağan yağmur, cansız taşlaşmış toprağın üzerinden akıp yitti, erozyonla birlikte geleceğimizi de sel aldı…

Hasat yapıldı, üretici için yüksek randımanlı, çürüksüz çarıksız bir ürün, aracıya kaça satabilirse, kabzımala hale pazara markete…Raf ömrü de uzun. Zehir satanlar pek memnun.
A o ceviz kurtlu, bu elmalar yamuk, armuda bak minicik, kışın taze üzüm yenmez mi, hele Şubat ayında domates, patlıcan diye alan alana…

Toprak mı. El fatiha …
Arayanı soranı pek az. Hala bir avuç üretici,2006 ‘da çıkartılan tohum yasasına rağmen atalık tohumları ekip koruyor. Yıllardır devlet desteği “sadece kimyasal gübreye”  verilmesine rağmen asla toprağına bu zehirleri ve saz arkadaşlarını sokmuyor. Ya kendi hayvan gübresini fermente edip kullanıyor, ya solucan gübresi bulup toprağının bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Sağlıklı bir toprakta yetişen bitkiler de sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip oldukları için hastalanmıyor, hasta etmiyor. Tıpkı bizler gibi.

Sizin sadık yariniz kim?

Sevgiyle kalın

Yorum ekle

Sohbeti başlat
Bize danışın!
Merhaba. Size nasıl yardımcı olabiliriz?